Yazlıkta güneşli bir günün ardından, balkonda yaptığımız mangaldan sonra oturup muhabbet etmeye başladık.
Birden balkonumuza parmağımdan daha büyük bir çekirge uçarak geldi.
Fotoğraflarını çekmeye başladım. Hatta içimden onu kanatlarından yakalayıp balkondan dışarıya atmak geçti. Çünkü çocukken, İstanbul'da çekirge yağmurunun ardından onları iplere bağlayarak yarıştırdığım günler aklıma gelmişti. Gerçi çekirge yağmurunda gelen çekirgeler bunların neredeyse yarısı kadardı.
İşte ben bunları düşünürken birden biraz daha büyük bir çekirge geliverdi. Endamından ve asil duruşundan, erkek olduğunu düşündüm. Sanırım dişisinin peşinden o da gelmişti. İlginç... Bilmiyorum çekirgelerin erkekli-dişili dolaştıklarını ilk defa görüyorum. Birbirlerine çıkardıkları seslerle mesaj yolluyorlardı. Ve hiç panik yapmıyorlar, son derece sakin hareketlerle dolaşıyorlardı... Oysa ki balkon çok kalabalıktı ve bizleri hiç umursamıyorlardı. Benim düşüncem pişirdiğimiz mangaldaki etin kokusuna gelmiş olabilirler. Birer böcek olarak onları düşünebilirsiniz ama gerçekten ikisinin de bir karakteri olduğunu hissettim. İkisi de birer birey gibi davranıyorlar ve etrafı inceliyorlardı.
Asıl ilginç olan ise, o ilk an aklıma gelen şey... İlk gelen çekirge dişi olanını elimle tutup balkondan dışarı atacaktım ama vaz geçip fotoğrafını çekmeye başladım. Daha sonra fotoğrafları incelediğimde inanın şok oldum. Çünkü dişinin arkasında kocaman bir iğnesi vardı. Fotoğrafta dikkat ederseniz dişi olanın iğnesini görebilirsiniz. İyiki tutmamışım... Ucuz yırttık.